Toggle navigation
Bir kez Allah dese aşk ile lisan. Dökülür cümle günah misl-ü hazan
Ana Sayfa
Kur'an Meali
Login
Home
Kur'an-ı Kerim 6. Sure En‘âm Suresi - الأنعام - ٦
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
٦ / ١ ) - بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَجَعَلَ الظُّلُمَاتِ وَالنُّورَ ثُمَّ الَّذِينَ كَفَرُوا بِرَبِّهِمْ يَعْدِلُونَ )
1-Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah’a mahsustur.(1) Sonra, inkâr edenler (hâlâ bu putları) Rablerine denk tutuyorlar!
٦ / ٢ ) - هُوَ الَّذِي خَلَقَكُمْ مِنْ طِينٍ ثُمَّ قَضَى أَجَلًا وَأَجَلٌ مُسَمًّى عِنْدَهُ ثُمَّ أَنْتُمْ تَمْتَرُونَ )
2-O (Allah) ki sizi bir çamurdan yarattı, sonra (da size) bir ecel takdîr etti. Bir de O’nun katında belirli bir ecel (kıyâmet vakti) vardır; sonra siz (hâlâ) şübhe ediyorsunuz!
٦ / ٣ ) - وَهُوَ اللَّهُ فِي السَّمَاوَاتِ وَفِي الْأَرْضِ يَعْلَمُ سِرَّكُمْ وَجَهْرَكُمْ وَيَعْلَمُ مَا تَكْسِبُونَ )
3-Hâlbuki O, göklerde ve yerde (ibâdete lâyık, tek olan) Allah’dır. Gizlinizi ve açığınızı bilir; (hayır ve şerden) ne kazanacağınızı da bilir.
٦ / ٤ ) - وَمَا تَأْتِيهِمْ مِنْ آيَةٍ مِنْ آيَاتِ رَبِّهِمْ إِلَّا كَانُوا عَنْهَا مُعْرِضِينَ )
4-Böyle iken, onlara (o müşriklere) Rablerinin âyetlerinden hiçbir âyet gelmiyor ki ondan yüz çevirmiş kimseler olmasınlar!
٦ / ٥ ) - فَقَدْ كَذَّبُوا بِالْحَقِّ لَمَّا جَاءَهُمْ فَسَوْفَ يَأْتِيهِمْ أَنْبَاءُ مَا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُونَ )
5-İşte (onlar,) kendilerine geldiğinde, o hak olan (Kur’ân’)ı gerçekten yalanladılar. Fakat (o) kendisi ile alay etmekte oldukları şeyin haberleri, ileride onlara gelecektir.
٦ / ٦ ) - أَلَمْ يَرَوْا كَمْ أَهْلَكْنَا مِنْ قَبْلِهِمْ مِنْ قَرْنٍ مَكَّنَّاهُمْ فِي الْأَرْضِ مَا لَمْ نُمَكِّنْ لَكُمْ وَأَرْسَلْنَا السَّمَاءَ عَلَيْهِمْ مِدْرَارًا وَجَعَلْنَا الْأَنْهَارَ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهِمْ فَأَهْلَكْنَاهُمْ بِذُنُوبِهِمْ وَأَنْشَأْنَا مِنْ بَعْدِهِمْ قَرْنًا آخَرِينَ )
6-Görmediler mi ki, kendilerinden önce nice nesilleri helâk ettik; onlara yeryüzünde size vermediğimiz (imkânlar)ı vermiş ve üzerlerine semâyı bol bol (yağmur olarak) göndermiştik. Nehirleri de altlarından akar hâle getirmiştik; buna rağmen günahları sebebiyle onları helâk ettik ve onların ardından başka nesiller meydana getirdik.
٦ / ٧ ) - وَلَوْ نَزَّلْنَا عَلَيْكَ كِتَابًا فِي قِرْطَاسٍ فَلَمَسُوهُ بِأَيْدِيهِمْ لَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا إِنْ هَذَا إِلَّا سِحْرٌ مُبِينٌ )
7-Hem eğer sana kâğıtta (yazılı) bir kitab indirseydik de ona elleriyle dokunsalardı, elbette o inkâr edenler (yine): “Bu, apaçık sihirden başka bir şey değildir!” der(ler)di.(2)
٦ / ٨ ) - وَقَالُوا لَوْلَا أُنْزِلَ عَلَيْهِ مَلَكٌ وَلَوْ أَنْزَلْنَا مَلَكًا لَقُضِيَ الْأَمْرُ ثُمَّ لَا يُنْظَرُونَ )
8-Bir de: “Ona (peygamberliğini tasdîk eden, bizim de göreceğimiz) bir melek indirilmeli değil miydi?” dediler. Hâlbuki (istedikleri gibi) bir melek indirseydik, (helâkleri için) elbette iş bitirilmiş olur, sonra onlara (bir an bile) mühlet verilmezdi.
٦ / ٩ ) - وَلَوْ جَعَلْنَاهُ مَلَكًا لَجَعَلْنَاهُ رَجُلًا وَلَلَبَسْنَا عَلَيْهِمْ مَا يَلْبِسُونَ )
9-Ve onu (o peygamberi) bir melek kılsaydık, elbette onu (yine) bir adam (sûretinde) kılardık,(1) doğrusu onları, karıştırmakta oldukları şeyde yine şübheye düşürürdük.
٦ / ١٠ ) - وَلَقَدِ اسْتُهْزِئَ بِرُسُلٍ مِنْ قَبْلِكَ فَحَاقَ بِالَّذِينَ سَخِرُوا مِنْهُمْ مَا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُونَ )
10-(Habîbim, yâ Muhammed!) And olsun ki, senden önceki peygamberlerle de alay edilmişti; fakat onlarla maskaralık edenleri, o alay etmekte oldukları şey (azab) kuşatıvermişti.
٦ / ١١ ) - قُلْ سِيرُوا فِي الْأَرْضِ ثُمَّ انْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّبِينَ )
11-De ki: “Yeryüzünde dolaşın, sonra (da peygamberleri) yalanlayanların âkıbeti nasıl olmuş, bakın!”
٦ / ١٢ ) - قُلْ لِمَنْ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ قُلْ لِلَّهِ كَتَبَ عَلَى نَفْسِهِ الرَّحْمَةَ لَيَجْمَعَنَّكُمْ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ لَا رَيْبَ فِيهِ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنْفُسَهُمْ فَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ )
12-(Ve yine) de ki: “Göklerde ve yerde bulunanlar kimindir?” (Yine sen cevab ver de:) “Allah’ındır!” de! (O,) rahmet (etmey)i kendi üzerine yazmıştır. Sizi, (geleceği) hakkında hiç şübhe olmayan kıyâmet gününe mutlaka toplayacaktır.(2) Kendilerini hüsrâna uğratan o kimseler yok mu, işte onlar îmân etmezler.
٦ / ١٣ ) - وَلَهُ مَا سَكَنَ فِي اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ )
13-Gece ve gündüzün içinde barınan şeyler de O’nundur. O ise, Semî‘ (herbirinin sesini hakkıyla işiten)dir, Alîm (hâllerini hakkıyla bilen)dir.
٦ / ١٤ ) - قُلْ أَغَيْرَ اللَّهِ أَتَّخِذُ وَلِيًّا فَاطِرِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَهُوَ يُطْعِمُ وَلَا يُطْعَمُ قُلْ إِنِّي أُمِرْتُ أَنْ أَكُونَ أَوَّلَ مَنْ أَسْلَمَ وَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الْمُشْرِكِينَ )
14-De ki: “Gökleri ve yeri yoktan var eden Allah’dan başkasını mı dost edineceğim? Hâlbuki O, yediriyor fakat yedirilmiyor.” De ki: “Doğrusu ben, (size getirdiğim şeriata) teslîm olanların ilki olmakla emrolundum! Ve ‘Sakın müşriklerden olma!’ (diye de bana emredildi.)”
٦ / ١٥ ) - قُلْ إِنِّي أَخَافُ إِنْ عَصَيْتُ رَبِّي عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ )
15-De ki: “Şübhesiz ben eğer Rabbime isyân edersem, büyük bir günün (kıyâmet gününün) azâbından korkarım!”
٦ / ١٦ ) - مَنْ يُصْرَفْ عَنْهُ يَوْمَئِذٍ فَقَدْ رَحِمَهُ وَذَلِكَ الْفَوْزُ الْمُبِينُ )
16-Kim ki, kendisinden o gün (azab) def‘ edilir, artık gerçekten (Allah) ona rahmet etmiştir. İşte apaçık kurtuluş budur!
٦ / ١٧ ) - وَإِنْ يَمْسَسْكَ اللَّهُ بِضُرٍّ فَلَا كَاشِفَ لَهُ إِلَّا هُوَ وَإِنْ يَمْسَسْكَ بِخَيْرٍ فَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ )
17-O hâlde eğer Allah sana bir zarar dokundurursa, artık onu, O’ndan (Allah’dan) başka giderecek olan yoktur. Fakat sana bir hayır dokundurursa, işte O, herşeye hakkıyla gücü yetendir.(3)
٦ / ١٨ ) - وَهُوَ الْقَاهِرُ فَوْقَ عِبَادِهِ وَهُوَ الْحَكِيمُ الْخَبِيرُ )
18-O, kullarının üzerinde mutlak galibdir. Ve O, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır, Habîr (herşeyden haberdâr olan)dır.
٦ / ١٩ ) - قُلْ أَيُّ شَيْءٍ أَكْبَرُ شَهَادَةً قُلِ اللَّهُ شَهِيدٌ بَيْنِي وَبَيْنَكُمْ وَأُوحِيَ إِلَيَّ هَذَا الْقُرْآنُ لِأُنْذِرَكُمْ بِهِ وَمَنْ بَلَغَ أَئِنَّكُمْ لَتَشْهَدُونَ أَنَّ مَعَ اللَّهِ آلِهَةً أُخْرَى قُلْ لَا أَشْهَدُ قُلْ إِنَّمَا هُوَ إِلَهٌ وَاحِدٌ وَإِنَّنِي بَرِيءٌ مِمَّا تُشْرِكُونَ )
19-De ki: “(Peygamberliğime) şâhidlik cihetiyle hangi şey daha büyüktür?” De ki: “Allah, benimle sizin aranızda (en büyük) şâhid(im)dir! Ve bu Kur’ân bana, kendisiyle sizi ve ulaştığı kimseleri (Allah’ın azâbına karşı) korkutmam için vahyolundu. Şübhesiz Allah ile berâber başka ilâhlar olduğuna gerçekten siz mi açıkça şâhidlik ediyorsunuz?” De ki: “(Ben buna aslâ) şâhidlik etmem!” (Ve yine) de ki: “O, ancak tek bir İlâhdır; ve muhakkak ki ben, sizin (Allah’a) ortak koşmakta olduklarınızdan uzağım!”
٦ / ٢٠ ) - الَّذِينَ آتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يَعْرِفُونَهُ كَمَا يَعْرِفُونَ أَبْنَاءَهُمُ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنْفُسَهُمْ فَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ )
20-Kendilerine kitab verdiğimiz kimseler, onu (kitablarında alâmetlerini gördükleri o âhir zaman peygamberini) kendi oğullarını tanımakta oldukları gibi tanırlar.(1) Kendilerini hüsrâna uğratan o kimseler yok mu, işte onlar îmân etmezler.
٦ - الأنعام
6 En‘âm Suresi
«
1
2
3
4
5
6
7
8
9
»