Toggle navigation
Bir kez Allah dese aşk ile lisan. Dökülür cümle günah misl-ü hazan
Ana Sayfa
Kur'an Meali
Login
Home
Kur'an-ı Kerim 35. Sure Fâtır Suresi - فَاطِرٍ - ٣٥
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
٣٥ / ١ ) - بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ الْحَمْدُ لِلَّهِ فَاطِرِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ جَاعِلِ الْمَلَائِكَةِ رُسُلًا أُولِي أَجْنِحَةٍ مَثْنَى وَثُلَاثَ وَرُبَاعَ يَزِيدُ فِي الْخَلْقِ مَا يَشَاءُ إِنَّ اللَّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ )
1-Hamd, göklerin ve yerin Fâtır’ı (yaratıcısı), melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler yapan Allah’a mahsustur.(1)(O, mahlûkatı) yaratmada (maddeten veya ma‘nen, kime) ne dilerse arttırır. Şübhesiz ki Allah, herşeye hakkıyla gücü yetendir.
٣٥ / ٢ ) - مَا يَفْتَحِ اللَّهُ لِلنَّاسِ مِنْ رَحْمَةٍ فَلَا مُمْسِكَ لَهَا وَمَا يُمْسِكْ فَلَا مُرْسِلَ لَهُ مِنْ بَعْدِهِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ )
2-Allah insanlara rahmetten ne açarsa, artık onu tutacak kimse yoktur. Ve neyi tutarsa, ondan sonra da onu salıverecek kimse yoktur. Çünki O, Azîz (kudreti dâimâ üstün gelen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır.
٣٥ / ٣ ) - يَا أَيُّهَا النَّاسُ اذْكُرُوا نِعْمَتَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ هَلْ مِنْ خَالِقٍ غَيْرُ اللَّهِ يَرْزُقُكُمْ مِنَ السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ فَأَنَّى تُؤْفَكُونَ )
3-Ey insanlar! Allah’ın, üzerinizdeki ni‘metini hatırlayın! Allah’dan başka sizi gökten ve yerden rızıklandıracak bir yaratıcı mı var?(2) O’ndan başka ilâh yoktur. Öyle ise (tevhidden şirke) nasıl çevriliyorsunuz?
٣٥ / ٤ ) - وَإِنْ يُكَذِّبُوكَ فَقَدْ كُذِّبَتْ رُسُلٌ مِنْ قَبْلِكَ وَإِلَى اللَّهِ تُرْجَعُ الْأُمُورُ )
4-(Habîbim, yâ Muhammed!) Eğer seni yalanlıyorlarsa, şübhesiz ki senden önceki peygamberler de yalanlanmıştı. Hâlbuki (bütün) işler ancak Allah’a döndürülür.
٣٥ / ٥ ) - يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا وَلَا يَغُرَّنَّكُمْ بِاللَّهِ الْغَرُورُ )
5-Ey insanlar! Muhakkak ki Allah’ın va‘di haktır. Öyle ise dünya hayâtı sakın sizi aldatmasın! Ve sakın o çok aldatıcı (şeytan), sizi (isyâna sürüklerken) Allah(’ın affına güvendirmek) ile kandırmasın!
٣٥ / ٦ ) - إِنَّ الشَّيْطَانَ لَكُمْ عَدُوٌّ فَاتَّخِذُوهُ عَدُوًّا إِنَّمَا يَدْعُو حِزْبَهُ لِيَكُونُوا مِنْ أَصْحَابِ السَّعِيرِ )
6-Şübhesiz ki şeytan size düşmandır; öyle ise (siz de) onu (kendinize) düşman edinin! (O,) kendi tarafdarlarını ancak alevli ateş ehlinden olsunlar diye çağırır.
٣٥ / ٧ ) - الَّذِينَ كَفَرُوا لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ وَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَأَجْرٌ كَبِيرٌ )
7-O kimseler ki inkâr ettiler, onlar için (pek) şiddetli bir azab vardır. Ve o kimseler ki îmân edip sâlih ameller işlediler, onlar için bir mağfiret ve (pek) büyük bir mükâfât vardır.
٣٥ / ٨ ) - أَفَمَنْ زُيِّنَ لَهُ سُوءُ عَمَلِهِ فَرَآهُ حَسَنًا فَإِنَّ اللَّهَ يُضِلُّ مَنْ يَشَاءُ وَيَهْدِي مَنْ يَشَاءُ فَلَا تَذْهَبْ نَفْسُكَ عَلَيْهِمْ حَسَرَاتٍ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ بِمَا يَصْنَعُونَ )
8-Kötü ameli kendisine süslü gösterilip de onu güzel gören kimse, (kötülüğü hiç istemeyen kimse gibi) midir? Artık şübhe yok ki Allah, dilediğini (küfründeki inadı sebebiyle) dalâlete atar, dilediğini de (hikmetine binâen, kendi lütfundan) hidâyete erdirir. Öyle ise (îmân etmiyorlar diye) nefsin onlara hasretlerle (üzüntüyle tükenip) gitmesin! Muhakkak ki Allah, (onlar) ne yapıyorlarsa hakkıyla bilendir.
٣٥ / ٩ ) - وَاللَّهُ الَّذِي أَرْسَلَ الرِّيَاحَ فَتُثِيرُ سَحَابًا فَسُقْنَاهُ إِلَى بَلَدٍ مَيِّتٍ فَأَحْيَيْنَا بِهِ الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا كَذَلِكَ النُّشُورُ )
9-Ve Allah O (Rabbiniz)dir ki, bulutları hemen harekete geçiren rüzgârları gönderdi. Sonra onu (o bulutları) ölü bir beldeye sevk etmişizdir de, onunla o yere ölümünden sonra hayat vermişizdir. İşte (öldükten sonra) dirilme de böyledir!
٣٥ / ١٠ ) - مَنْ كَانَ يُرِيدُ الْعِزَّةَ فَلِلَّهِ الْعِزَّةُ جَمِيعًا إِلَيْهِ يَصْعَدُ الْكَلِمُ الطَّيِّبُ وَالْعَمَلُ الصَّالِحُ يَرْفَعُهُ وَالَّذِينَ يَمْكُرُونَ السَّيِّئَاتِ لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ وَمَكْرُ أُولَئِكَ هُوَ يَبُورُ )
10-Kim izzet (şan ve şeref) istiyorsa, o hâlde (bilsin ki), izzet tamâmıyla Allah’ındır. Güzel söz O’na yükselir; sâlih amel de onu (o güzel sözü) yükseltir.(1) Kötülüklerle tuzak kuranlara gelince, onlar için (pek) şiddetli bir azab vardır. İşte onların tuzağı yok mu, (bil‘akis) kendisi darmadağın olur.
٣٥ / ١١ ) - وَاللَّهُ خَلَقَكُمْ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ مِنْ نُطْفَةٍ ثُمَّ جَعَلَكُمْ أَزْوَاجًا وَمَا تَحْمِلُ مِنْ أُنْثَى وَلَا تَضَعُ إِلَّا بِعِلْمِهِ وَمَا يُعَمَّرُ مِنْ مُعَمَّرٍ وَلَا يُنْقَصُ مِنْ عُمُرِهِ إِلَّا فِي كِتَابٍ إِنَّ ذَلِكَ عَلَى اللَّهِ يَسِيرٌ )
11-Allah ise sizi bir topraktan, sonra bir nutfeden (hakir bir damla sudan süzülmüş bir hulâsadan) yaratmış, sonra da sizi (erkek ve dişi) çiftler kılmıştır. Fakat O’nun ilmi olmadan hiçbir dişi, ne hâmile kalır, ne de doğurur. Kendine ömür verilen bir kimseye (daha çok) ömür verilmesi de, onun ömründen kısaltılması da ancak bir kitabda (Levh-i Mahfûz’da yazılı)dır. Şübhesiz ki bu, Allah’a göre pek kolaydır.
٣٥ / ١٢ ) - وَمَا يَسْتَوِي الْبَحْرَانِ هَذَا عَذْبٌ فُرَاتٌ سَائِغٌ شَرَابُهُ وَهَذَا مِلْحٌ أُجَاجٌ وَمِنْ كُلٍّ تَأْكُلُونَ لَحْمًا طَرِيًّا وَتَسْتَخْرِجُونَ حِلْيَةً تَلْبَسُونَهَا وَتَرَى الْفُلْكَ فِيهِ مَوَاخِرَ لِتَبْتَغُوا مِنْ فَضْلِهِ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ )
12-Ve iki deniz bir olmaz. Bu tatlıdır, susuzluğu gidericidir, içmesi kolaydır; şu da tuzludur, acıdır (içilmez)! Bununla berâber her birinden tâze bir et (balık) yersiniz ve (inci, mercan gibi) kendisini takınacağınız bir ziynet (eşyâsı) çıkarırsınız. Ayrıca gemileri onda suyu yara yara giden (vâsıta)lar olarak görürsün ki O’nun lütfundan (rızkınızı) arayasınız. Ve tâ ki şükredesiniz.
٣٥ / ١٣ ) - يُولِجُ اللَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَيُولِجُ النَّهَارَ فِي اللَّيْلِ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ كُلٌّ يَجْرِي لِأَجَلٍ مُسَمًّى ذَلِكُمُ اللَّهُ رَبُّكُمْ لَهُ الْمُلْكُ وَالَّذِينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِهِ مَا يَمْلِكُونَ مِنْ قِطْمِيرٍ )
13-(O,) geceyi gündüze katar, gündüzü de geceye katar; hem güneşi ve ayı (emrine) boyun eğdirmiştir. Herbiri belirli bir vakte kadar (yörüngesinde) akar gider. İşte Rabbiniz olan Allah, bu (ni‘metleri veren)dir. Mülk O’nundur. O’ndan başka (kendisine) yalvarmakta olduklarınız ise, bir çekirdek zarına bile sâhib olamazlar!
٣٥ / ١٤ ) - إِنْ تَدْعُوهُمْ لَا يَسْمَعُوا دُعَاءَكُمْ وَلَوْ سَمِعُوا مَا اسْتَجَابُوا لَكُمْ وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ يَكْفُرُونَ بِشِرْكِكُمْ وَلَا يُنَبِّئُكَ مِثْلُ خَبِيرٍ )
14-Eğer onlara yalvarsanız, sizin duânızı işitemezler. İşitseler bile size cevab veremezler. Hâlbuki kıyâmet günü, sizin (onları Allah’a) ortak koşmanızı inkâr ederler. Ve (hiçkimse) sana, herşeyden haberdâr olan (Allah) gibi haber veremez.
٣٥ / ١٥ ) - يَا أَيُّهَا النَّاسُ أَنْتُمُ الْفُقَرَاءُ إِلَى اللَّهِ وَاللَّهُ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَمِيدُ )
15-Ey insanlar! Siz Allah’a muhtaç kimselersiniz.(1) Hâlbuki Ganî (hiçbir şeye muhtaç olmayan), Hamîd (hamd edilmeye yegâne lâyık olan) ancak Allah’dır.
٣٥ / ١٦ ) - إِنْ يَشَأْ يُذْهِبْكُمْ وَيَأْتِ بِخَلْقٍ جَدِيدٍ )
16-Eğer dilerse sizi giderir (helâk eder) de (yerinize) yeni bir halk getirir.
٣٥ / ١٧ ) - وَمَا ذَلِكَ عَلَى اللَّهِ بِعَزِيزٍ )
17-Ve bu, Allah’a göre zor bir şey değildir.
٣٥ / ١٨ ) - وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَى وَإِنْ تَدْعُ مُثْقَلَةٌ إِلَى حِمْلِهَا لَا يُحْمَلْ مِنْهُ شَيْءٌ وَلَوْ كَانَ ذَا قُرْبَى إِنَّمَا تُنْذِرُ الَّذِينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ بِالْغَيْبِ وَأَقَامُوا الصَّلَاةَ وَمَنْ تَزَكَّى فَإِنَّمَا يَتَزَكَّى لِنَفْسِهِ وَإِلَى اللَّهِ الْمَصِيرُ )
18-Hem hiçbir günahkâr, başkasının günâhını yüklenmez.(2) Artık (günâhı) ağır gelen kimse onu taşımaya (başkalarını) çağırsa ve (bu çağırdığı kimse) akrabâsı bile olsa, ondan (o günâhından) bir şey yüklenmez. (Ey Habîbim!) (Sen) ancak, gıyâben (görmeden) Rablerinden korkanları ve namazı hakkıyla edâ edenleri korkutursun. Artık kim (günahlardan) temizlenirse, o takdirde ancak kendi lehine temizlenmiş olur. Ve (nihâyet) dönüş ancak Allah’adır.
٣٥ / ١٩ ) - وَمَا يَسْتَوِي الْأَعْمَى وَالْبَصِيرُ )
19, 20, 21-Körle, gören (kâfir ile mü’min); karanlıklarla, nûr (bâtıl ile hak); gölge ile sıcaklık (Cennet ile Cehennem) bir olmaz.
٣٥ / ٢٠ ) - وَلَا الظُّلُمَاتُ وَلَا النُّورُ )
٣٥ - فَاطِرٍ
35 Fâtır Suresi
«
1
2
3
»