Toggle navigation
Bir kez Allah dese aşk ile lisan. Dökülür cümle günah misl-ü hazan
Ana Sayfa
Kur'an Meali
Login
Home
Kur'an-ı Kerim 31. Sure Lokmân (as) Suresi - لُقْمٰانَ - ٣١
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
٣١ / ١ ) - بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ الم )
1-Elif, Lâm, Mîm.(1)
٣١ / ٢ ) - تِلْكَ آيَاتُ الْكِتَابِ الْحَكِيمِ )
2-Bunlar, hikmetli Kitâb’ın (Kur’ân’ın) âyetleridir.
٣١ / ٣ ) - هُدًى وَرَحْمَةً لِلْمُحْسِنِينَ )
3-(Her âyet) iyilik edenler için bir hidâyet ve bir rahmettir.
٣١ / ٤ ) - الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَهُمْ بِالْآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ )
4-Onlar ki, namazı hakkıyla edâ ederler ve zekâtı verirler; onlar, âhirete de gerçekten kat‘î olarak îmân edenlerdir.(2)
٣١ / ٥ ) - أُولَئِكَ عَلَى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ وَأُولَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ )
5-İşte onlar, Rablerinden bir hidâyet üzeredirler ve yine onlar, gerçekten kurtuluşa erenlerdir.
٣١ / ٦ ) - وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَشْتَرِي لَهْوَ الْحَدِيثِ لِيُضِلَّ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَيَتَّخِذَهَا هُزُوًا أُولَئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُهِينٌ )
6-İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah yolundan saptırmak ve onu bir eğlence edinmek için, bilgisizce (âkıbetini düşünmeden) o boş sözleri satın alır (onlara rağbet eder). İşte onlar için (pek) aşağılayıcı bir azab vardır.
٣١ / ٧ ) - وَإِذَا تُتْلَى عَلَيْهِ آيَاتُنَا وَلَّى مُسْتَكْبِرًا كَأَنْ لَمْ يَسْمَعْهَا كَأَنَّ فِي أُذُنَيْهِ وَقْرًا فَبَشِّرْهُ بِعَذَابٍ أَلِيمٍ )
7-Kendisine âyetlerimiz okunduğu zaman da, sanki onları işitmemiş, sanki kulaklarında bir ağırlık varmış gibi kibirli bir kimse olarak yüz çevirir. İşte onu (pek) elemli bir azâb ile müjdele!
٣١ / ٨ ) - إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ جَنَّاتُ النَّعِيمِ )
8-Muhakkak ki îmân edip sâlih ameller işleyenler var ya, onlar için Naîm Cennetleri vardır.
٣١ / ٩ ) - خَالِدِينَ فِيهَا وَعْدَ اللَّهِ حَقًّا وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ )
9-Orada ebedî olarak kalıcıdırlar. (Bu,) Allah’ın hak bir va‘didir. Çünki O, Azîz (kudreti dâimâ üstün gelen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır.
٣١ / ١٠ ) - خَلَقَ السَّمَاوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ تَرَوْنَهَا وَأَلْقَى فِي الْأَرْضِ رَوَاسِيَ أَنْ تَمِيدَ بِكُمْ وَبَثَّ فِيهَا مِنْ كُلِّ دَابَّةٍ وَأَنْزَلْنَا مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَأَنْبَتْنَا فِيهَا مِنْ كُلِّ زَوْجٍ كَرِيمٍ )
10-Kendisini görmekte olduğunuz o gökleri, bir direk olmaksızın (O) yarattı; sizi sarsar diye de yeryüzünde sâbit dağlar koydu ve orada hareket eden her çeşit canlıyı yaydı. Hem gökten bir su indirdik de, orada her cins güzel bitkiden yetiştirdik.(3)
٣١ / ١١ ) - هَذَا خَلْقُ اللَّهِ فَأَرُونِي مَاذَا خَلَقَ الَّذِينَ مِنْ دُونِهِ بَلِ الظَّالِمُونَ فِي ضَلَالٍ مُبِينٍ )
11-(İşte) bu(nlar) Allah’ın yarattığıdır; şimdi gösterin bana, O’ndan başkaları ne yaratmış? Hayır! O zâlimler apaçık bir dalâlet içindedirler!
٣١ / ١٢ ) - وَلَقَدْ آتَيْنَا لُقْمَانَ الْحِكْمَةَ أَنِ اشْكُرْ لِلَّهِ وَمَنْ يَشْكُرْ فَإِنَّمَا يَشْكُرُ لِنَفْسِهِ وَمَنْ كَفَرَ فَإِنَّ اللَّهَ غَنِيٌّ حَمِيدٌ )
12-And olsun ki, Lokmân’a: “Allah’a şükret!” diye hikmet verdik. Ve kim şükrederse, artık ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse, hiç şübhesiz ki Allah, Ganî (hiçkimsenin şükrüne muhtaç olmayan)dır, Hamîd (hamd edilmeye yegâne lâyık olan)dır.
٣١ / ١٣ ) - وَإِذْ قَالَ لُقْمَانُ لِابْنِهِ وَهُوَ يَعِظُهُ يَا بُنَيَّ لَا تُشْرِكْ بِاللَّهِ إِنَّ الشِّرْكَ لَظُلْمٌ عَظِيمٌ )
13-Ve bir zaman Lokmân oğluna, kendisi ona nasîhat ederken şöyle demişti: “Ey oğulcuğum! Allah’a şirk koşma! Muhakkak ki şirk, gerçekten (pek) büyük bir zulümdür!”(1)
٣١ / ١٤ ) - وَوَصَّيْنَا الْإِنْسَانَ بِوَالِدَيْهِ حَمَلَتْهُ أُمُّهُ وَهْنًا عَلَى وَهْنٍ وَفِصَالُهُ فِي عَامَيْنِ أَنِ اشْكُرْ لِي وَلِوَالِدَيْكَ إِلَيَّ الْمَصِيرُ )
14-İnsana, ana-babasını (gözetip, onlara iyilik etmesini) de tavsiye ettik.(2) Anası onu, zayıflık üstüne zayıflık çekerek (karnında) taşımıştı. (Sütten) ayrılması da iki sene içinde olur. (Bu yüzden:) “Bana şükret! Ana-babana da!” (diye tavsiye ettik). Dönüş ancak banadır.
٣١ / ١٥ ) - وَإِنْ جَاهَدَاكَ عَلَى أَنْ تُشْرِكَ بِي مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ فَلَا تُطِعْهُمَا وَصَاحِبْهُمَا فِي الدُّنْيَا مَعْرُوفًا وَاتَّبِعْ سَبِيلَ مَنْ أَنَابَ إِلَيَّ ثُمَّ إِلَيَّ مَرْجِعُكُمْ فَأُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ )
15-Bununla berâber eğer (ana-baban), hakkında bir bilgi sâhibi olmadığın şeyi bana ortak koşman için seni zorlarlarsa, o takdirde onlara itâat etme; ama onlara dünyada iyilikle sâhib çık! Ve bana yönelenlerin yoluna uy! Sonra dönüşünüz ancak banadır; o zaman size yapmakta olduklarınızı haber vereceğim.
٣١ / ١٦ ) - يَا بُنَيَّ إِنَّهَا إِنْ تَكُ مِثْقَالَ حَبَّةٍ مِنْ خَرْدَلٍ فَتَكُنْ فِي صَخْرَةٍ أَوْ فِي السَّمَاوَاتِ أَوْ فِي الْأَرْضِ يَأْتِ بِهَا اللَّهُ إِنَّ اللَّهَ لَطِيفٌ خَبِيرٌ )
16-(Lokmân, nasîhatlerine devâm ederek şöyle dedi:) “Ey oğulcuğum! Gerçekten o (yaptığın iş), bir hardal dânesi ağırlığında bile olsa, öyle ki (bu) bir kaya içinde veya göklerde ya da yerin dibinde olsa, Allah onu (âhirette önüne) getirir! Şübhesiz ki Allah, Latîf (herşeyi incelikleriyle bilen)dir, Habîr (onların hepsinden haberdâr olan)dır.”
٣١ / ١٧ ) - يَا بُنَيَّ أَقِمِ الصَّلَاةَ وَأْمُرْ بِالْمَعْرُوفِ وَانْهَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَاصْبِرْ عَلَى مَا أَصَابَكَ إِنَّ ذَلِكَ مِنْ عَزْمِ الْأُمُورِ )
17-“Ey oğulcuğum! Namazı dosdoğru kıl;(3) ve iyiliği emret, kötülükten de men‘ et ve başına gelene sabret! Şübhesiz ki bu, azmedilecek işlerdendir.”
٣١ / ١٨ ) - وَلَا تُصَعِّرْ خَدَّكَ لِلنَّاسِ وَلَا تَمْشِ فِي الْأَرْضِ مَرَحًا إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍ )
18-“Hem insanlara karşı (kibirlenerek) yüzünü yan çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünki Allah, kendini beğenip çokça övünen kimselerin hiçbirini sevmez.”
٣١ / ١٩ ) - وَاقْصِدْ فِي مَشْيِكَ وَاغْضُضْ مِنْ صَوْتِكَ إِنَّ أَنْكَرَ الْأَصْوَاتِ لَصَوْتُ الْحَمِيرِ )
19-“O hâlde yürüyüşünde mu‘tedil ol; sesini de alçalt! Çünki seslerin en çirkini, elbette eşeklerin sesidir!”
٣١ / ٢٠ ) - أَلَمْ تَرَوْا أَنَّ اللَّهَ سَخَّرَ لَكُمْ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَأَسْبَغَ عَلَيْكُمْ نِعَمَهُ ظَاهِرَةً وَبَاطِنَةً وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يُجَادِلُ فِي اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَلَا هُدًى وَلَا كِتَابٍ مُنِيرٍ )
20-Şübhesiz ki Allah’ın, göklerde ne var, yerde ne varsa sizin hizmetinize verdiğini, hem açık ve gizli olarak ni‘metlerini size bol bol verdiğini görmediniz mi? Buna rağmen insanlardan bazısı (kendisi için), ne bir bilgi, ne (hak yolu gösteren) bir rehber, ne de aydınlatıcı bir kitab olmadığı hâlde Allah hakkında mücâdele eder.
٣١ - لُقْمٰانَ
31 Lokmân (as) Suresi
«
1
2
»