Toggle navigation
Bir kez Allah dese aşk ile lisan. Dökülür cümle günah misl-ü hazan
Ana Sayfa
Kur'an Meali
Login
Home
Kur'an-ı Kerim 27. Sure Neml Suresi - النَّمْلِ - ٢٧
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
٢٧ / ١ ) - بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ طس تِلْكَ آيَاتُ الْقُرْآنِ وَكِتَابٍ مُبِينٍ )
1-Tâ, Sîn.(1) Bunlar Kur’ân’ın ve (hak ile bâtılı) apaçık beyân eden bir Kitâb’ın âyetleridir.
٢٧ / ٢ ) - هُدًى وَبُشْرَى لِلْمُؤْمِنِينَ )
2-Mü’minler için bir hidâyet ve bir müjdedir.
٢٧ / ٣ ) - الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَهُمْ بِالْآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ )
3-(O mü’minler) o kimselerdir ki namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler ve onlar âhirete gerçekten kat‘î olarak inanırlar.
٢٧ / ٤ ) - إِنَّ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ زَيَّنَّا لَهُمْ أَعْمَالَهُمْ فَهُمْ يَعْمَهُونَ )
4-Şübhesiz ki âhirete inanmayanların (kötü) amellerini kendilerine süslü gösterdik; bu yüzden onlar bocalayıp dururlar.
٢٧ / ٥ ) - أُولَئِكَ الَّذِينَ لَهُمْ سُوءُ الْعَذَابِ وَهُمْ فِي الْآخِرَةِ هُمُ الْأَخْسَرُونَ )
5-İşte bunlar öyle kimselerdir ki, azâbın en kötüsü onlarındır. Ve onlar âhirette gerçekten en ziyâde hüsrâna uğrayacak olanlardır.
٢٧ / ٦ ) - وَإِنَّكَ لَتُلَقَّى الْقُرْآنَ مِنْ لَدُنْ حَكِيمٍ عَلِيمٍ )
6-(Ey Resûlüm!) Hem hiç şübhesiz ki bu Kur’ân, Hakîm (her işi hikmetli olan), Alîm (herşeyi bilen Allah) tarafından sana ulaştırılıyor.(2)
٢٧ / ٧ ) - إِذْ قَالَ مُوسَى لِأَهْلِهِ إِنِّي آنَسْتُ نَارًا سَآتِيكُمْ مِنْهَا بِخَبَرٍ أَوْ آتِيكُمْ بِشِهَابٍ قَبَسٍ لَعَلَّكُمْ تَصْطَلُونَ )
7-Hani Mûsâ (Medyen’den Mısır’a dönerken) âilesine: “Ben hakikaten bir ateş gördüm. Ondan size (yol hakkında) bir haber getireceğim; yâhut ısınasınız diye size tutuşmuş bir kor getireceğim” demişti.
٢٧ / ٨ ) - فَلَمَّا جَاءَهَا نُودِيَ أَنْ بُورِكَ مَنْ فِي النَّارِ وَمَنْ حَوْلَهَا وَسُبْحَانَ اللَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ )
8-Nihâyet oraya gelince (kendisine) şöyle seslenildi: “Ateş (sandığın bu nûrun için)de olan (sen) ve (o nûrun) etrâfında bulunanlar (melâikeler) mübârek kılınmıştır. Âlemlerin Rabbi olan Allah ise (her kusurdan) münezzehtir.”
٢٧ / ٩ ) - يَا مُوسَى إِنَّهُ أَنَا اللَّهُ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ )
9-“Ey Mûsâ! Hakikat şu ki, ben Azîz (kudreti dâimâ üstün gelen), Hakîm (her işi hikmetli) olan Allah’ım!”
٢٧ / ١٠ ) - وَأَلْقِ عَصَاكَ فَلَمَّا رَآهَا تَهْتَزُّ كَأَنَّهَا جَانٌّ وَلَّى مُدْبِرًا وَلَمْ يُعَقِّبْ يَا مُوسَى لَا تَخَفْ إِنِّي لَا يَخَافُ لَدَيَّ الْمُرْسَلُونَ )
10-“Asânı (yere) bırak!” (Mûsâ asâsını bıraktı da) birden onu yılan gibi hareket eder bir hâlde görünce, arkasını dönen bir kimse olarak kaçtı ve geri dönmedi. (Kendisine buyuruldu ki:) “Ey Mûsâ! Korkma; çünki ben (o kimseyim) ki, benim huzûrumda peygamberler korkmaz!”
٢٧ / ١١ ) - إِلَّا مَنْ ظَلَمَ ثُمَّ بَدَّلَ حُسْنًا بَعْدَ سُوءٍ فَإِنِّي غَفُورٌ رَحِيمٌ )
11-Ancak, kim zulmeder, sonra (bu amelini) kötülüğün ardından iyiliğe çevirirse, o takdirde (bilsin ki) şübhesiz ben, Gafûr (çok bağışlayan)ım, Rahîm (çok merhamet eden)im.
٢٧ / ١٢ ) - وَأَدْخِلْ يَدَكَ فِي جَيْبِكَ تَخْرُجْ بَيْضَاءَ مِنْ غَيْرِ سُوءٍ فِي تِسْعِ آيَاتٍ إِلَى فِرْعَوْنَ وَقَوْمِهِ إِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمًا فَاسِقِينَ )
12-“Hem elini koynuna sok; Fir‘avun’a ve kavmine (gönderilen) dokuz mu‘cizeden biri olmak üzere kusursuz, bembeyaz (parlayan ve ışık saçan bir el) olarak çıksın! Çünki onlar bir fâsıklar topluluğu oldular!”
٢٧ / ١٣ ) - فَلَمَّا جَاءَتْهُمْ آيَاتُنَا مُبْصِرَةً قَالُوا هَذَا سِحْرٌ مُبِينٌ )
13-İşte mu‘cizelerimiz onlara (hakikati) açıkça gösterir bir şekilde gelince: “Bu apaçık bir sihirdir” dediler.
٢٧ / ١٤ ) - وَجَحَدُوا بِهَا وَاسْتَيْقَنَتْهَا أَنْفُسُهُمْ ظُلْمًا وَعُلُوًّا فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُفْسِدِينَ )
14-Kendileri de bunlara (bu mu‘cizelerimize) kat‘î olarak inandıkları hâlde, zulüm ve kibir yüzünden onları inkâr ettiler. Ama bak, o fesad çıkaranların âkıbeti nasıl oldu!
٢٧ / ١٥ ) - وَلَقَدْ آتَيْنَا دَاوُودَ وَسُلَيْمَانَ عِلْمًا وَقَالَا الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي فَضَّلَنَا عَلَى كَثِيرٍ مِنْ عِبَادِهِ الْمُؤْمِنِينَ )
15-(Habîbim, yâ Muhammed!) And olsun ki (biz) Dâvûd’a ve Süleymân’a bir ilim verdik de: “Bizi mü’min kullarının birçoğundan üstün kılan Allah’a hamd olsun!” dediler.
٢٧ / ١٦ ) - وَوَرِثَ سُلَيْمَانُ دَاوُودَ وَقَالَ يَا أَيُّهَا النَّاسُ عُلِّمْنَا مَنْطِقَ الطَّيْرِ وَأُوتِينَا مِنْ كُلِّ شَيْءٍ إِنَّ هَذَا لَهُوَ الْفَضْلُ الْمُبِينُ )
16-Süleymân da, Dâvûd’a vâris oldu ve dedi ki: “Ey insanlar! Bize kuşların dili öğretildi ve bize herşeyden verildi.(1) Doğrusu bu, gerçekten apaçık lütuftur.”
٢٧ / ١٧ ) - وَحُشِرَ لِسُلَيْمَانَ جُنُودُهُ مِنَ الْجِنِّ وَالْإِنْسِ وَالطَّيْرِ فَهُمْ يُوزَعُونَ )
17-Süleymân’a cinlerden, insanlardan ve kuşlardan müteşekkil orduları toplandı; böylece hepsi (bir arada) düzenli olarak sevk ediliyordu.
٢٧ / ١٨ ) - حَتَّى إِذَا أَتَوْا عَلَى وَادِ النَّمْلِ قَالَتْ نَمْلَةٌ يَا أَيُّهَا النَّمْلُ ادْخُلُوا مَسَاكِنَكُمْ لَا يَحْطِمَنَّكُمْ سُلَيْمَانُ وَجُنُودُهُ وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ )
18-Nihâyet neml (karınca) vâdisine geldiklerinde, (içlerinde reis olan) bir karınca: “Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin! Süleymân ve orduları farkında olmayarak sizi ezmesin!” dedi.
٢٧ / ١٩ ) - فَتَبَسَّمَ ضَاحِكًا مِنْ قَوْلِهَا وَقَالَ رَبِّ أَوْزِعْنِي أَنْ أَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّتِي أَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلَى وَالِدَيَّ وَأَنْ أَعْمَلَ صَالِحًا تَرْضَاهُ وَأَدْخِلْنِي بِرَحْمَتِكَ فِي عِبَادِكَ الصَّالِحِينَ )
19-Bunun üzerine (Süleymân) onun sözünden dolayı gülercesine tebessüm etti ve dedi ki: “Rabbim! Beni ve ana-babamı ni‘metlendirdiğin ni‘metine şükretmemi ve râzı olacağın sâlih ameller işlememi bana ilhâm eyle ve rahmetinle beni sâlih kullarının arasına kat!”
٢٧ / ٢٠ ) - وَتَفَقَّدَ الطَّيْرَ فَقَالَ مَا لِيَ لَا أَرَى الْهُدْهُدَ أَمْ كَانَ مِنَ الْغَائِبِينَ )
20-Ve kuşları teftîş edip, şöyle dedi: “Bana ne oldu da Hüdhüd’ü göremiyorum, yoksa kayıplardan mı oldu?”
٢٧ - النَّمْلِ
27 Neml Suresi
«
1
2
3
4
5
»